(For selected articles translated in English language, click here)


"Yugoslavya yazıları" nedir? Buraya tıklayınız.



16 Aralık 2015 Çarşamba

DRİNA KÖPRÜSÜ TAŞTAN, VAR MI DAHA BÜYÜK OPORTÜNİST KUSTURİCA’DAN

(Yazının orijinali 9 Temmuz 2011 tarihinde yayınlanmıştır)

Geçtiğimiz Ekim ayında Kusturica’nın Antalya Film Festivali’nde protesto edilmesiyle başlayan süreç üzerinden dokuz ay geçti. Konuyla ilgili tartışma yaklaşık iki ay daha sürdü. Kusturica’yı tam unutmaya başlamıştık ki bir haber daha geldi: Kusturica meşhur Drina Köprüsü’nün hemen yanıbaşına kendi köyünü kuruyor. İsmi de “Andriçgrad”!

Yine mi Kusturica?
Kusturica tartışmaları sırasında Bosnalı solcuların da fikirlerini almıştık. (1) Kısaca şunu diyordu Bosnalı solcular: “Marksistlerin Kusturica hakkında yapacakları en iyi şey, onun hakkında sessiz kalmaktır. Söyleyeceğimiz bir şey olmadığından değil, konuşmaya değmediğinden.”

Kusturica çıkışının AKP merkezli bir hareket olmasından dolayı, o dönemde bir çok solcu Kusturica’yı sahiplenmişti. Sol Kültür’de ise Kusturica’nın gerçek yüzünü ortaya koyan yazılar da yayınlanmıştı. Kaan Arslanoğlu’nun zengin içerikli yazısı bir çoğumuzu aydınlatmıştı. (2) Yine Sol Kültür’ün yaptığı bir röportajda sinemacı dostumuz Çağrı Kınıkoğlu da Kusturica’nın yönetmen olarak niteliğini anlatmıştı. (3)

Kusturica hakkındaki tartışmaları yeniden alevlendirek değiliz. Böyle bir amacımız yok. Fakat Haziran başında bölgedeki gazetelere düşen bir haber Balkanlarla ilgilenen herkesin gözlerinin yeniden Kusturica’ya çevrilmesini sağladı: Kusturica yeni filmi için bir köy inşa edecek! Aslında haber yeni değil. Sırbistan’da kendine ait “Drvengrad” (Tahtakent) isimli köyü inşa eden Kusturica’nın şimdi de “Kamengrad” (Kayakent) inşa etme rüyası biliniyordu. Fakat bu proje için muaazzam bir ortak bulan Kusturica Mart başından bu yana girişimi hızlandırdı.

“Drvengrad” nedir?
Drvengrad Kusturica’nın ticari bir başarısıdır.  2004 yılında Sırbistan’ın Bosna sınırındaki Zlatibor bölgesinde “Hayat Mucizedir” filminin çekimleri sırasında Kusturica bir vadi görür ve bu muhteşem doğa güzellikleriyle bezeli vadinin şimdiye kadar değerlendirilememiş olmasına hayıflanır. Film çekimleri biter bitmez vadide büyük bir arazi satın alır ve burada bir köy inşa etmeye karar verir.

Köyün inşaatı başlarken Kusturica bir basın toplantısında bu köyü kurmasının ardında yatan “tamamıyla duygusal” gerekçeleri şu ifadelerle açıklar:
“Savaşta doğduğum kenti (Saraybosna’yı) kaybettim. Bundan dolayı kendi köyümü inşa etmeye karar verdim. ... Burada sinema eğitimi almak isteyenler için seminerler, konserler, seramik ve resim kursları düzenleyeceğim. Burası yaşadığım ve insanların da zaman zaman ziyaret ettikleri bir yer olacak. Elbette ki köyde çalışanlar köyün sakinleri de olacak. Küreseleşmeye karşı duran, kültürel farklılığın yer aldığı açık bir yer olmasını hayal ediyorum.”

Kusturica’nın Saraybosna’dan adeta kaçtığını ve savaş sırasında işlenen katliamların “abartıldığını” iddia edecek kadar saldırganların tarafında yer alarak Saraybosna’ya dönmeye yüzü olmadığı gerçeğini bir kenara koyarsak, doğduğu kente geri dönemeyen bu sanatçıya elbette üzülüyoruz. Ama Kusturica yüreğine taş bastı ve sadece hasretini gidermek için değil, kültür ve sanata yapacağı katkının aşkıyla Drvengrad’ın inşasına başladı.

Drvengrad diyoruz ama sıfırdan inşa edilen bu köyün birden çok ismi var. Kusturica kimi zaman bu köyden bahsederken Mecavnik ismini uygun görür. Mecavnik, köyün kurulduğu yerin yanı
başındaki yerleşimin ismidir. Kusturica’nın köyünün web sitesi de köyün orijinal ismiyle anılmaktadır: www.mecavnik.info. Web sitesinin Sırpça versiyonunda da köyün ismi Mecavnik olarak geçer. İngilizce web sitesinde ise köyün ismi “Kustendorf”tur. Almanca “köy” anlamına gelen “Dorf”un başına Kusturica’nın “Kus”u eklenmiş ve “Kusturica’nın Köyü” anlamına gelen bu isim kullanılmaktadır.  Köyün “geleneksel” Sırp köyünün örnek alınarak inşa edildiğini belirten “Drvengrad” (tahta köy) ismi de kullanılmaktadır. Kafa karışıklığını gidermek için aynı köy için kullanılan üç ismin farklı  kitlelere hitap ettiğini belirtmemiz gerekiyor. Sırpça web istesinde kullanılan Mecavnik ismi açıktır ki, köyün kurulduğu bölgenin folklorik hatta “ulusal” özelliklerinin göz ardı edilmediği iddiasıyla Sırpların gönlünü okşama amaçlıdır. Küstendorf ise çok basit bir biçimde köye gelecek Avrupalı turistlerin köyün ismini kolayca telaffuz edebilmeleri için kullanılmaktadır. Drvengrad ismi ise ekolojik hissiyatları olduğu bilinen bu köyün aynı anda yerelliğe de saygılı olduğu imgesini çok hoş yansıtmaktadır.

Kusturica bir ara köye Şaringrad (çok renkli köy) ismini de vermişti ama bu gibi kavramlar 10 yıl öncesine aitti ve pek de tutmadı zaten.

Kusturica’nın asıl pazarlama başarısı sokak isimlerinin seçiminde kendini gösterir: Ernesto Che Guevera, Diego Maradona, Nikola Tesla, Miodrag Petroviç Çkalya, Federico Fellini, İngmar Bergman, Novak Cokoviç ve elbette ki ana caddeye ismini veren İvo Andriç. Her kesime hitap eden isimler. Bir devrimci, bir futbolcu, Sırp bilim insanı, Sırp tenisçi, ünlü yönetmen, ünlü aktris, Sırp aktör ve tabii ki Nobel ödüllü bir yazar...

Müslüman olarak doğan, fakat Yugoslavya döneminde dine oldukça mesafeli olduktan sonra Yugoslavya’nın parçalanış sırasında vaftiz olup Ortodoks “aslına” dönen Kusturica, eğer İslam’a geri dönerse muhtemelen bu kararındaki en büyük etkinin Mevlana’nın “kim olursan ol yine gel” felsefesi olarak gösterecektir.

Herkese açıktır Kusturica. Çoğulcudur. Herkesi kendi köyünde görmek ister. Peki köye gidince ne yapacaksınız? Muhtemelen Sol okurları köyün meydanının tam ortasındaki kiliseyle pek ilgilenmeyecektir ama vakit geçirecek bir çok alternatif var: Mladost (Gençlik) Oteli, Prokleta Avlusu (Kafeterya), 2 adet restoran, yüzme havuzu, spor salonu, sauna, jimnastik salonu, pastane, hatıra eşya dükkanı... Elbette ki misafirlere sıcak bir atmosferde dingin ve unutulmaz bir tatil yaşatacak 70 tahta ev. Son cümlemiz biraz otel reklamı gibi oldu ama Kusturica bundan şikayetçi olmayacaktır.

Bu projenin Antalya’daki “Kremlin Otel”den daha başarılı bir ticari proje olduğunu kabul etmeliyiz. Dağ başında, rant değeri çok düşük bir toprak parçası çok iyi pazarlanmıştır. Üstelik de bunu yaparken sanatsal ve kültürel saiklerle yapmıştır Kusturica!

Kusturica’ya haksızlık etmeyelim. Köyde bir sinema, bir sergi salonu ve bir de kütüphane var. 2008 yılından bu yana da Küstendorf Film Festivali düzenleniyor. Kimler katılıyor, hangi filmler ödül aldı pek bilmiyoruz ama Kusturica yaptıysa en iyisini yapmıştır.

Drvengrad’dan sonra Kamengrad!
Drvengrad’daki başarısından sonra Kusturica yeni olmasa bile benzer bir başka parlak projeyle daha ortaya çıktı. Bu sefer de sadece kaya kullanarak bir köy inşa etmeyi tasarladı. Kamengrad Sırpça’da “Kayakent” anlamına geliyor. Bunun için yer ararken Bosna-Hersek’teki Sırp Cumhuriyeti’nin ismen sosyal demokrat olan, ama cismen bildiğimiz milliyetçi, şovenist politikacılara tipik bir örnek olarak siyaset sahnesinde yer alan cumhurbaşkanı Milorad Dodik’ten destek geldi. Sırp kültürüne ve tarihine ait olmayan her türlü eserin yok olması için elinden geleni yapan Dodik, Dünya Mirası Listesi’nde yer aldığı için Vişegrad’daki Mehmet Sokoloviç, ya da daha bilinen ismiyle tarihî “Drina Köprüsü”nü Drina’nın serin sularına gömemiyordu ama hemen yanıbaşına inşa edilecek daha çekici bir turistik cazibe merkeziyle en azından bu tarihî köprünün değerini bir nebze azaltabilirdi. Geçtiğimiz Mart ayında bir araya gelen Dodik ve Kusturica Kamengrad’ı Vişegrad’da köprünün hemen yanıbaşındaki yarımadaya kurmak için karar verdiklerini açıkladılar.

Cezası biten savaş suçlularını özel jet uçağıyla aldıran, Srebrenica’daki katliamın sorumlularının birbirini öldüren Boşnaklar olduğunu, 1992-95 savaşı sırasında asıl soykırım suçunun Sırplar’a karşı işlendiğini öne süren “Bağımsız Sosyal Demokratlar Birliği” lideri Dodik bizimkisi gibi “kabadayı” bir siyasetçi imgesi çizmekten çok hoşlanıyor. Ülkesinde özelleştirmedik kurum bırakmayan Dodik, Batı karşısında atıp tutmayı çok seviyor. “Halkçı” olan halkın içinden gelen Dodik 6 aydır grev yapan demiryolu işçilerini görmezden geliyor. Bizimkisi vaktiyle futbol oynadıysa, Dodik de basketbol oynamış. Bizimkisi gibi selvi boylu, delikanlı, kırık yürüyüşlü! Kusturica’nın bu projesiyle birden kültür ve sanat sever de oldu! Kusturica Dodik’e olmayacak şeyler söyletmeyi bile başardı. Haziran başında bir araya gelen ikili Vişegrad’da nehir boyunda gazetecilerle söyleşi yaparken şunları söyledi: “Bu küçük kent Balkan halklarının tarih ve kültürüne katkıda bulunacaktır!” Dodik Kusturica’nın küçük bir çocuğunkine benzer hevesi ve heyecanından çok etkilendiğini de sözlerine ekledi.

2014’te bitmesi planlanan proje toplam 10-12 milyon Avro’ya mal olacak.

Drvengrad, ya da diğer ismiyle Mecavnik, ya da Kustendorf’taki ticari başarısını gölgede bırakmak istemeyen Kusturica yeni projesi için daha anlamlı bir isim buldu: Andriçgrad! Nobel ödüllü “Drina Köprüsü” romanının yazarı İvo Andriç’in ismiyle anılacak olması ne büyük bir onur, ne hoş bir jest! Avrupa’daki kültür turizmi meraklılarının gözünden kaçmayacaktır. Kamengrad’ın nezih, kültürle döşeli ortamında meşhur Drina Köprüsü’ne nâzır bir kafede Andriç’in kitapları eşliğinde dingin ve unutulmaz bir tatil!

Milorad Dodik, “Sırp” (!) edebiyatının bu ünlü isminin köye verilmesinden dolayı da oldukça memnunmuş. Sırp Cumhuriyeti Başbakanı Aleksandar Combiç de Andriç’i sahiplenmekte geri durmadı:
“Sırp Edebiyatı’nın, hatta Güney Slav Edebiyatı’nın en tanınmış ismi. Hükümetimiz Andriçgrad’ın burada Vişegrad’da kurulmasından onur duyacak ve elinden gelen yardımı yapacaktır. Kuşku yok ki, Andriçgrad inşa edilince Vişegrad ve Sırp Cumhuriyeti turizmin kültürel  gelişiminde yeni bir kalite yakalayacaktır.”

Savaşın izlerini taşıyan Dünya Mirası Listesi’ndeki Drina Köprüsü’nün restorasyonu ve tamiri için tek kuruş harcamamış olan Sırp Cumhuriyeti hükümetinin bu “çılgın” proje için elini bu kadar bol tutması takdirimizi kazanıyor tabii ki.

Drvengrad inşa edilirken hayatının geri kalan kısmını kendi yeni köyünde geçireceğini söyleyen Kusturica, bu fikrinden caymış gibi. Diyor ki:
“Bu benim ütopyam. Kentimi savaşta kaybettim. Şimdi burası benim evim. Kentte yaşama fikri benim için bitmiştir. New York’ta dört, Paris’te 10 sene geçirdim. Belgrad’da da bir süre yaşadım. Bu şehirler artık benim için sadece havaalanlarıdır. Kentler benim için yaşanamayacak yerler. Kazandığım herşeyi buraya harcayacağım.”

Kusturica yeni projesinin tanıtımı için kolları sıvamış bile. İvo Andriç’in “Drina Köprüsü” romanını filmleştirecek ve çekimleri bu köyde yapacakmış. Kuşkusuz Kusturica’nın bu filmi de diğerleri gibi bizleri büyüleyecek. Bu büyüyü biraz olsun dağıtabilmek için bu haftaki Yugoslavya yazımızı Kusturica’ya ayırdık.

dirimozkan@gmail.com


4 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. 2015 de her ikisine de gittim. Açıkcası hiç ummazdım ama Emir Kustrica ile de karşılaştık.Boşnakça bildiğimizden çok rahat konuşabilecek iken savaşta olan bitenler ile ilgili söylemleri yüzünden yanaşmadık .Fakat drvengrad dan Visegrad a inince ikinci kez karşılaştık ve adam gelip siz mi beni ben mi sizi takip ediyorum deyince gülüşüp fotoğraf çektirdik. Bu anımı anlatmam çok şey ifade etmeyebilir lakin adamın filmleri ve o yörede yaptığını yılların turizmcileri yapamıyor belirtmek isterim. Düşünün ki ( siz burada bahsetmemişsiniz ) yıllardır bilinen bir tren sotası olan sarganosmica da onun bir mucizedir yaşamak filminden sonra tekrar canlanmış .Bana sorarsanız adamın beyninin içinden yaratıcılık akıyor. Flimlerine bayılırım ama okuduğum onca şeyden sonra ve bir Balkan insanı olarak nefret ediyorum o ayrı :)
    saygılar , bu arada bu yıl Srebrenitsa yürüyüşüne katıldıktan sonra yine Visegrad üzerinden drvengrad a çıkmayı planlıyorum o kadar güzel ki . takip etmek isterseniz facebook/instagram/web sitesinde aynı isimlerde anlatıyor olacağım . pustoodunya ismim ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Okumayı isterim. Takibe başladım :)

      Sil